-
1 meydana getirmek
создава́ть, образо́вывать -
2 meydana getirmek
барлыкка китерү -
3 meydana getirmek
сформировать, образовыватьİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > meydana getirmek
-
4 meydana getirmek
v. achieve, do, create, turn out, bring about, bring forth, compose, effect, effectuate, generate, bring to pass, spawn -
5 meydana getirmek
aferandin--------afirandin--------duristkirin--------çarkirin -
6 meydana getirmek
to create, to produce, to constitute, to compose -
7 getirmek
ввезти́ внести́ доста́вить нанести́ повести́ поднести́ принести́* * *1) -i, -e, -den доставля́ть, приноси́ть, привози́ть, приводи́ть (кого-что, откуда куда-л.)bir araya getirmek — свести́ вме́сте, собра́ть вме́сте
arkadaşımı size getireceğim — я приведу́ к вам своего́ това́рища
aşağısı soğuk, yemeği yukarıya getiriverirsin — внизу́ хо́лодно, обе́д принесёшь наве́рх
suyu köye dağdan getirmek — провести́ во́ду в дере́вню с гор
sürüyü köye getirdik — мы пригна́ли ста́до в дере́вню
2) приноси́ть, доставля́ть (как результат, следствие)az gelir getirmek — дава́ть ма́ленький дохо́д
para getirmek — приноси́ть де́ньги, дава́ть дохо́д
3) -i, -e доводи́ть (до какого-л. предела); приводи́ть (в какое-л. состояние)çöl hâline getirmek — обрати́ть в пусты́ню
memleketi sömürge hâline getirmek — превраща́ть страну́ в коло́нию
iyi bir duruma getirmek — привести́ в хоро́шее состоя́ние
4) назнача́ть на до́лжностьbakanlığa getirmek — назна́чить на пост мини́стра
5) приводи́ть (пример и т. п.); предъявля́ть, представля́ть (доказательства и т. п.); выставля́ть (свидетеля и т. п.)örnek getirmek — приводи́ть приме́р
tanık getirmek — выставля́ть свиде́телем, привлека́ть в ка́честве свиде́теля
6) приноси́ть, влечь за собо́й, вызыва́тьbuhran getirmek — вы́звать кри́зис
sefalet getirmek — приноси́ть нищету́
zarar getirmek — причиня́ть вред, наноси́ть уще́рб; вреди́ть
7) с именами в дат. п. образует устойчивые словосочетанияaklını başına getirmek — образу́мить кого
dile getirmek — заста́вить заговори́ть
dünyaya getirmek — произвести́ кого-л. на свет, роди́ть
meydana getirmek — создава́ть, образо́вывать
-
8 yapmak
1. أثر [أَثَّرَ]Anlamı: etkili olmak2. أنتج [أَنْتَجَ]Anlamı: üretmek3. أنشأ [أَنْشَأَ]Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek4. اصطنع [اِصْطَنَعَ]Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek5. زوج [زَوَّجَ]Anlamı: evlendirmek6. سبب [سَبَّبَ]Anlamı: olmasına yol açmak7. شغل [شَغَّلَ]Anlamı: meşgul olmak8. صلح [صَلَّحَ]Anlamı: onarmak9. صنع [صَنَعَ]Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek -
9 meydan
meydan Platz m; Möglichkeit f, Gelegenheit f;at meydanı Hippodrom n;atış meydanı Schießplatz m;savaş meydanı Kriegsschauplatz m;meydan korkusu Platzangst f;-e meydan okumak herausfordern A;meydan savaşı Endkampf m;-e meydan vermek Gelegenheit geben zu;meydana atılmak sich stellen D (z.B. einer Aufgabe); bereit sein zu;meydana çıkmak auftreten, erscheinen, sich zeigen; heranwachsen; Erz gefördert werden;… meydana çıktı oft es zeigt sich, dass …;meydana düşmek fig sich vordrängen;meydana gelmek erfolgen; geschehen, vorkommen; (-den) gebildet sein, bestehen (aus D); sich bilden;meydana getirmek Gesellschaft gründen, bilden; Ware erzeugen, produzieren; durchführen;-i meydana koymak zeigen, offenbaren, bekennen; hervorbringen;meydana vurmak zum Vorschein bringen;-i meydanda bırakmak jemanden schutzlos lassen; im Stich lassen; etwas griffbereit halten ( oder haben);-e meydanı bırakmak (jemandem) das Feld räumen; aufgeben A; -
10 meydan
1) пло́щадьTaksim meydanı — пло́щадь Такси́м
2) пло́щадь, по́ле, площа́дкаat meydanı — ипподро́м
atış meydanı — а) полиго́н, стре́льбище; б) се́ктор обстре́ла
hava meydanı — аэродро́м
savaş meydanı — по́ле бо́я
silâhbaşı meydanı — ме́сто сбо́ра по трево́ге
iniş meydanı — поса́дочная площа́дка
3) обозрева́емое простра́нствоmeydanda durmak — быть в по́ле зре́ния / на виду́
meydanda kimse yok — вокру́г никого́ нет
4) возмо́жность, удо́бный слу́чайmeydan bırakmamak — не дава́ть возмо́жности, не допуска́ть (чего-л.)
meydan bulmamak — не находи́ть возмо́жности
meydan vermemek — не допуска́ть, не позволя́ть
5) рел. ме́сто соверше́ния обря́дов в текке́ Мевлеви́••- meydana atılmak
- meydana atmak
- meydana çıkmak
- meydana dökmek
- meydana gelmek
- meydana getirmek
- meydana koymak
- meksatlarını meydana koymak
- meydan okumak -
11 kuyruk
kuyruk <- ğu> ZOOL Schwanz m; ASTR Schweif m; Reihe f, (Menschen) Schlange f; Schleppe f; MUS Saitenhalter m; fig Person ständige(r) Begleiter, fam Klette f;kuyruk olmak oder kuyruğa girmek sich anstellen; Schlange stehen;kuyruğu ile mit Kind und Kegel;kuyruğunu doğrultmak zuerst an sich denken;kuyruk acısı Rachedurst m;kuyruk meydana getirmek eine Schlange bilden;kuyrukta beklemek Schlange stehen -
12 düzmek
vt1) zusammenstellen2) ( düzene sokmak) ordnen3) ( meydana getirmek) zustande bringen, schaffen4) ( uydurmak) fingieren, erdichten, sich ausdenken5) ( vulg) flachlegen
См. также в других словарях:
meydana getirmek — olmasını sağlamak, oluşturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
vücuda getirmek — meydana getirmek, var etmek Koridor burada sola kıvrılarak yeni bir dehliz daha vücuda getirmektedir. H. F. Ozansoy … Çağatay Osmanlı Sözlük
var etmek — meydana getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan — is., Ar. meydān 1) Alan, saha Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu. Ö. Seyfettin 2) Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu. A. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
akortsuzlaştırmak — i 1) Ses düzensizliği veya ayarsızlığı meydana getirmek 2) tek. Radyoda bir ayar frekansında sapma meydana getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihdâs — (A.) [ ثاﺪﺣا ] kurma, oluşturma, meydana getirme. ♦ ihdâs edilmek kurulmak, oluşturulmak, meydana getirilmek. ♦ ihdâs etmek kurmak, oluşturmak, meydana getirmek. ♦ ihdas olunmak kurulmak, oluşturulmak, konulmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
düzmek — i, er 1) Bir gereksinimi karşılamak amacıyla birçok şeyi birbirini tamamlayacak biçimde bir araya getirmek Oğlum Sıtkı için son zamanlarda epeyce temiz ev eşyası düzdü diyorlar. M. Ş. Esendal 2) Düzene sokmak, düzene koymak, sıralamak, elverişli … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurmak — i, ar 1) Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. F. R. Atay 2) Hazırlamak Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak. R. H. Karay 3) Yaylı, zemberekli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
husûl — (A.) [ لﻮﺼﺧ ] ortaya çıkma, gerçekleşme, var olma. ♦ husûle getirmek meydana getirmek, gerçekleştirmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
İCAD — Vücuda getirmek. Yeniden bir şey meydana getirmek. Yoktan var etmek. (Bak: İbda )(şu zamanda çok ileri giden feylesoflar diyorlar ki: Hiçten, hiçbirşey icad edilmiyor ve hiçbirşey idam edilmiyor; yalnız bir terkip bir tahlildir ki, Kâinat… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük